Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kanser hastalıkları halk sağlığı açısından giderek önemi artan bir sorundur. İki yüze yakın farklı kanser türü bulunmakla birlikte kanserler, önlenebilmekte ve erken tanınmaları halinde başarıyla tedavi edilebilmektedirler.

1-7 Nisan Kanserle Savaş ve Farkındalık Haftası olarak ele alınırken bu haftada yapılan etkinliklerle hastalıkla ilgili farkındalığı ve kanser bilincini artırmak, tarama ve erken tanı programlarına katılımı yükseltmek amaçlanmaktadır.

Günümüzde dünyadaki teknolojik ve bilimsel gelişmelerin, tıbbi bakım, beslenme ve barınma şartlarındaki iyileşmelerin etkisi ile insan ömrü uzamakta, dünya nüfusu yaşlanmaktadır. Kanser görülme sıklığının yaşla birlikte artması yanında,  tanı koyma imkân ve araçlarındaki gelişme ve kanser yapıcı etkenlere (kanserojenler) maruziyetin artması, modern yaşam alışkanlıkları gibi etkilerle dünyada kanser görülme sıklığı artmaktadır.

Kanserlerin çok azı kalıtımsal yani ailemizden aldığımız genler nedeni ile gelişirken büyük çoğunluğu çevresel faktörler ve yaşam tarzımız nedeni ile gelişmektedir. Bu nedenle alacağımız önlemlerle kanserden kaçınmamız mümkündür.

Kanserden korunmak için bireylerin alabileceği önlemler vardır:

  • Tütün ve tütün ürünlerini (e-sigara, ısıtılmış tütün ürünleri gibi yeni nesil tütün ürünleri dahil) kullanmamak
  • Alkol kullanmamak
  • Sağlıklı bir diyet tüketmek
  • İdeal vücut ağırlığını korumak
  • Hareketli bir yaşam tarzı sürmek ve düzenli egzersiz yapmak
  • Güneşten doğru yararlanmak
  • Kansere yol açan enfeksiyonlara (Hepatit B ve HPV gibi) karşı aşı yaptırmak ve güvenli bir cinsel yaşam sürmek

Bunların yanı sıra, kanser belirtilerini bilmek, ailevi ve kişisel risklerimizin farkında olmak ve erken tanı ve tarama programlarına dahil olmak kanser riskimizi azaltacak ve bizi koruyacaktır.

Ancak ülkemizin de halkımızı kanserden korumak için yapması gerekenler vardır.

  • Kanser verilerimizin ve ülke kanser haritamızın oluşturulması: Ancak bu sayede kendi toplumumuzun ihtiyaçlarına uygun bir kanser politikası oluşturmak mümkün olacaktır.
  • Tütün ve tütün ürünleri ile mücadele: Tütünün kanserle doğrudan ilişkisi birçok çalışma ile gösterilmiştir. Dahası tütün sadece kanser riskini değil, kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığını da artırmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde yasak olmasına rağmen ülkemizde yasal olan yeni nesil tütün ürünlerinin (e-sigara, ısıtılmış tütün ürünleri gibi) kanser ile ilişkileri son yıllarda yapılan çalışmalar ile kanıtlanmıştır. Ülkemizde Tütün ve Tütün Ürünlerinin Zararlarından Korunma Yasası yürürlükte olmasına karşın uygulamasında ciddi sorunlar vardır. Oysa sadece tütün mücadelesinde ulaşacağımız başarı beraberinde yüzlerce yaşam kaybının önlenmesi başarısını da getirecektir.
  • HPV aşısının rutin aşı programına alınması: Human Papilloma Virüs (HPV) kadınlarda rahim ağzı kanserine, tüm bireylerde baş-boyun kanserlerine ve genital bölge kanserlerine yol açmaktadır. Cinsel ilişki ile bulaşabildiği gibi direk temasla da bulaşabilmektedir. Günümüzde 4’lü ve 9’lu aşısı mevcuttur ve hem erkeklere hem de kadınlara 9-26 yaş arasında rutin olarak yapılması önerilmektedir. Aşılı bireylerin HPV’ye bağlı kanserlerden %70 oranında korunduğu gibi gösterilmiştir.
  • Obezite ile mücadele: Sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak bireyleri birçok kronik hastalıktan olduğu gibi kanserden de korumaktadır. Bu amaçla ülkemizde insanlarımızın küçük yaşlardan başlayarak sağlıklı beslenme, güvenli gıda tüketme ve düzenli egzersiz yapma alışkanlıkları edinmesi ve imkanları bulması için yapılacaklar vardır. Gıda güvenliğini sağlamak, güvenli spor alanları oluşturmak, halkın sağlık bilgisini artırmaya yönelik sistemli ve düzenli çalışmalar yapmak bunlardan bazılarıdır.
  • Toplum bazlı erken tanı ve tarama programları geliştirilmesi: Kanserlerin bazılarının erken tanısı mümkündür ve bu amaçla dünyada erken tanı ve tarama programları- kılavuzlar oluşturulmuştur. Her kanserin toplumda görülme sıklığının arttığı bir yaş aralığı vardır ve bu programlar ona göre oluşturulmaktadır. O kanser türü için toplumda risk altında olan kesimlerin tamamına yakınını düzenli olarak tarama programlarına dahil etmedikçe ülke için anlamlı bir başarıdan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Ülkemizde sınırlı olarak yürütülmekte olan erken tanı ve tarama programları kalın bağırsak kanseri, rahim ağzı kanseri ve meme kanserini içermektedir. Bunların yanı sıra toplumumuzda sıklıkla görülen akciğer kanserine yönelik erken tanı ve tarama programı da mutlaka oluşturulmalı ve tüm risk gruplarını kapsayacak şekilde uygulamaya girmelidir. Ayrıca rahim ağzı kanseri taraması için 30 yaşın üzerindeki kadınlarda, kullanılmakta olan PAP smear (sitolojik) testinin, HPV testi ile kombine hale getirilmesi de günümüzde standart hale gelmelidir.

Ülkemizde kanser hastalarının takip ve tedavileri başlıca Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Onkoloji Merkezinde yapılmaktadır. Geçmiş yıllara kıyasla hekim, hemşire ve sağlık çalışanlarının sayısında artış, tedavi olanaklarında iyileşme olsa da merkezde yer alan yoğun bakım ünitesi hekim ve hemşire eksikliği nedeni ile hala hizmete girmemiştir. Kanserin tedavisinde önemli bir yere sahip olan palyatif bakım hizmetleri organize edilmemiştir ve ülkemizde son dönem kanser hastaları için hizmet verecek bir hospis de yoktur.

Kanserden koru(n)mak, kanseri tedavi etmekte daha kolay ve çok daha ekonomiktir. Bu noktadan hareket ederek koruyucu sağlık hizmetlerini tüm paydaşlar olarak geliştirmeli ve yaygınlaştırmalıyız. Hastalarımızın tedavisi için mevcut hizmetleri ve olanakları artırmalı, güçlendirmeliyiz.

 

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası Yönetim Kurulu (a)

Dr. Özlem GÜRKUT, MD.

(Başkan)